Trabzon

İstanbul seyahatinin sonuna geldiğimde belirttiğim üzere Trabzon seyahatine geçtik, nihayet. Nihayet diyorum çünkü bir süredir yazmaya imkan bulamamıştım ve bundan ötürü seyahati biraz geciktirdik. Sağlık olsun deyip, doğal güzellikleri yanı sıra beşeri yapılarıyla kendine hayran bırakan ve neredeyse her insanın mutlaka görmek istediği, fotoğraflarda kendine hasretle baktıran, oradaki muhteşem doğanın yeşilliklerinde kaybolma arzusunu kabartan nadide şehrimizi, Trabzon'u, gezmeye başlayabiliriz.
Trabzon'a iki kez gitme hazzına nail oldum. Yaklaşık 3 yıl arayla ziyaret ettiğim bu doğa harikası şehrin fotoğraflarını harmanlayıp sunmaya çalıştım. Bol fotoğraflı olan bu seyahatin sizlere de keyif vermesi dileğiyle... :)

Uzungöl


Neredeyse herkesin en az bir defa fotoğraflarda veya televizyonda gördüğü muazzam doğa harikası... Trabzon dendiği vakit akla gelen ilk yer dersek yanlış olmaz sanırım. Şehrin ismiyle bütünleşmiş ve turistlerin rotasında ilk sıralara konulan bu muhteşem yeri görmeden dönmeyin demeyeceğim, zira buna gerek olmasa gerek. :) Ben, buraya iki defa farklı mevsimlerde gittim. Yeşilin elli tonunu görebileceğiniz bu yeri bir de beyaz karın süslediği manzarayı hayal edin... Kafanızda beliren o manzarayı aşağıdaki fotoğrafla kıyaslayın, bakalım tutacak mı? :)

Yeşilin yerini tutacağını sanmıyorum, elbette! Hele ki benim gibi yeşili, hayatının arka fonu olarak gören biri için... :) Fakat şunu söylemeliyim ki görülmeyi sonuna kadar hak eden bir manzara... Bu manzaraya denk gelmek biraz tevafuk oldu. Gezi planında belirttiğimiz gün başladı kar yağışı ve biz oraya vardığımızda tam da bu manzara vardı. Sezonun kapalı olması sebebiyle birçok işletme kapalıydı; Karadenizli bir teyzenin küçük ve sobalı çayevi dışında! İliklerimize kadar işleyen soğuğu ve ıslanan elbiselerimizi bir nebze kurutmak adına uğradığımız o şirin mekan... Teyzenin muhabbeti de en az bu kadar tatlıydı. :) Karadeniz'e kadar giderseniz mutlaka oranın yerlileri ile diyalog kurun ve samimiyetlerini görün.:)  Tabi burada bir uyarıyı belirtmeden geçemeyeceğim: Sakın onlar gibi Karadeniz şivesiyle konuşmaya çalışmayın! Ters taraflarını görmeniz kaçınılmaz olabilir. :)

Uzungöl'de yapabileceğiniz birçok faaliyet de mevcuttur. Tabi bahar sezonunda giderseniz. :) Misal olarak:

Bunlara ek bisiklet turu, yamaç paraşütü gibi başka faaliyetler de var; fakat ben yaptıklarımı neşretmek istiyorum. :)


Sümela Manastırı


Nasıl inşa edildiğini düşündükçe içinden çıkamadığım, beynimin algılarını zorlayan muazzam bir beşeri yapı, Sümela Manastırı. Bu ismi taşıyan bir komedi filmin çekilmesi, yapıyı daha da popüler hale getirdi. Ki bence bu film olmadan önce de çoğumuz buranın varlığından haberdardık, diye düşünüyorum. Zira en az Uzungöl kadar şehrin ismiyle bütünleşen başka bir mekan da burasıdır. 2013 yılında gittiğimde neredeyse yüzde 60'lık bölümü restorasyon çalışmaları nedeniyle kapalıydı. 2015 yılında gittiğimde ise bir ümit çalışmaların bittiğini ve geriye kalan kısmı gezebileceğimi tahmin ettim; fakat ne yazık ki sonuç yine hüsran oldu. Trabzonlu olan ev arkadaşımdan edindiğim bilgiye göre 10 yılı aşkın bir süredir restorasyon çalışmaları devam ediyormuş. Teknik kısımlar hakkında pek bir bilgim yok; fakat bu kadar uzun sürmemesi gerektiğini düşünüyorum. 
Sümela'ya çıkarken yolun kenarında kemençe çalan çok şirin bir Karadenizli dayıya denk geleceksiniz. Eğer grup halinde gittiyseniz, orada durup bir horon VURUN! ''Horon tepelim veya Horon Oynayalım.'' Gafletine düşmeyin! Horon VURULUR. :) Bunu da orada öğrendim. :)

Bahsettiğim dayı. :) 
Giriş Ücreti:
25 TL'dir.
Müzekart geçerlidir.


Ayasofya Camii


Adaşı olan İstanbul'daki Ayasofya ile aynı süreçten geçen; fakat neticesi daha erken belirlenen bir mabed... Kilise olarak inşa edilmiş ve uzunca bir süre müze olarak kullanılmıştır. Yanlış hatırlamıyorsam 2013 yılı itibariyle cami olarak ibadete açıldı. Konumu ve mimarisi itibariyle ilgileri kendinde topluyor, bu mabed. Tarihleri karıştırmıyorsam bu Ayasofya, İstanbul'daki Ayasofya'dan daha yaşlı. İhtişam olarak kıyaslanamaz belki de; fakat dönemsel koşullara göre bir perspektif benimsediğimizde bu yapının da ne kadar değerli olduğunu görebiliriz. Trabzon'a kadar gitmişken uğramadan dönmeyin derim. :)

Giriş ücretsizdir.


Atatürk Köşkü



Trabzon'a yaptığım ilk seyahatte ziyaret edemediğim; ikincisine nasip olan bu güzel yapıda yaşamak isterdim. :) Siz de gördüğünüz de eminim aynı fikri paylaşacaksınız. :) Hem bulunduğu konum hem de yapının ince işçiliği size bu isteği aşılıyor. Henüz bahçenin giriş kapısında sizi karşılayan peyzaj düzenlemesi, yeşillik, farklı çiçek türleri, doğanın vazgeçilmez kokusu, beşeri yapıyı görmenize gerek bırakmadan oraya bağlıyor, sizi. Gidiş yolu biraz meşekkatli olsa da gitmenize değecektir. Burada şahit olduğum küçük bir olayı size anektod olarak sunmak istiyorum. :) 54 kişilik büyük bir gezi otobüsüyle gitmiştik. Yollar çok dar ve yokuşlu. O gün otobüs şoförünün yerinde olmak istemezdim, bir hayli zorlanmıştı çünkü. Köşk gezisi sona ermiş ve biz yola koyulmuştuk tekrar. 50-60 metre kadar ilerledikten sonra keskin bir viraja girmek durumunda kaldık ve duyarsız bir vatandaşın arabasını diklemesine park etmesi sebebiyle otobüs dönemedi. Ee şimdi ne olacak? diye düşünürken bir de gördük ki yanlış park edilen arabanın etrafında 7-8 Karadenizli vatandaş toplanmış ve arabayı kaldıyordu. Arabayı yanlamasına bıraktıktan sonra otobüs şoförüne devam edebilirsiniz işareti verdiler. :D Karadeniz'e gidip de ironi bir olay yaşamadan dönemezsiniz. :D

Giriş Ücreti:
1 TL (2015 yılında)

Sultan Murat Yaylası - Şehitleri Tepesi



Şoförün hatası mı yoksa gerçekten bu kadar uzak mıydı, bilmiyorum; ama 2 saate yakın sürmüştü yol. Yolun vaziyeti de pek iç açıcı değildi fakat ortamın güzel olması ve manzaranın muazzam olması, o sıkıntıyı alıp götürmüştü. 2013'te gitmiştim bu yaylaya. Orada bir Şehitler Anıtı'nın varlığından bi'haberdim. Gidiş amacımız sürpriz olarak saklanmıştı. 2100 rakıma sahip olan bu yaylaya şehitlerimiz için kaç insan gitmeye katlanır, diye düşünüyorum bazen. Ama katlanmak gerekiyormuş. Zira tek zorluk yolun uzun ve bozuk olması değil; oradaki dondurucu rüzgar. (Sakın ola yanınıza hırka veya mont tarzı kalın bir şeyler almadan gitmeyin, dilim yandı çünkü... :)) 

Şehitlerimiz için dua etmenin yanında namaz da kılabileceğiniz mescid bulunuyor. Gerçi biz gittiğimizde su ya yoktu ya da donmuştu; ama kılmayı düşünen olursa şansını denesin yine de. :)


Yöresel Tatlar


Uzungöl'e gittiyseniz, Tereyağlı Alabalık yemelisiniz. Tadı enfes! :) 
2015'te 14 TL idi.
İtiraf etmeliyim ki Laz Böreğinin tatlı olduğunu bilmiyordum. :( Ta ki ağzıma atana kadar... Pek beğenmedim. Bana göre yemeseniz de olur. :)
Ev arkadaşım Trabzon, Sürmeneliydi. Onu memleketini ziyarete gitmişken yöresel tat olan Sürmene Pidesini yemeden dönmedin. Eğer yemeyi düşünürseniz sakın bencillik edip tek başınıza bitirebileceğinizi düşünmeyin! Benim yapımdaki 3 kişi ancak bitirir, bence.
2013'te 13 TL idi.
Ve sıra geldi Kuymak'a! Hem kahvaltıda hem de gün içerisinde herhangi bir saatte rahatça yiyebileceğiniz enfes bir tat. İlk lokmada ne olduğunu anlamayabilirsiniz, biraz zorlayın. 3-4-5-6... diye diye tabağı bitireceğinizi düşünüyorum. Ve unutmayın ki Muhlama ile Kuymak farklıdır! Görünüşe aldanmayın.



Zahmete katlanıp veyahut arzuyla okuyan herkese minnettarım. Özetle diyebilirim ki: Karadeniz, görülmeyi kesinlikle hakkeden bir bölgemiz. Elbette ki Türkiyemizin her bir yanı görülmeye şayandır; fakat Karadeniz bambaşkadır. Görenlerinizin tekrar gidip hasret gidermesi; göremeyenlerinizin ise en kısa zamanda seyahat etmesi dileğiyle, esenle kalın... :)

Yorumlar

Popüler Yayınlar

Resim

İnsanlık